AGD'den Balfour Deklarasyonu Basın Bildirisi
Balfour Deklarasyonu ile ilgili açıklamamıza geçmeden önce hafta başında terörist İsrail tarafından şehit edilen 9 kardeşimize Allah'tan rahmet diliyoruz.
İşgal rejimi Gazze sınırında Müslüman halkın direnişine ait bir tüneli füzeyle bombalayıp ardından tünele gaz sıkarak 9 mücahidimizi şehit etmiştir. Bu haberler bizim azmimizi ve gayretimizi artırmaktadır. Filistin'e, direnişe ve şehitlere selam olsun. Terörist İsrail çok yakında nasıl bir yıkılışa uğrayacağını görecektir.
Birinci Dünya Savaşı kim ne derse desin bir emperyalist paylaşım savaşıdır. Bugün demokrasi, insan hakları ve özgürlük kelimelerini dillerinden düşürmeyen İngiltere ve Fransa başta olmak üzere birçok Avrupa ülkesi yağma ve talandan aldıkları payı artırmak için savaş teknolojileri ile birer işgalci olarak topraklarımıza gelmişlerdir.
1492 coğrafi keşiflerle birlikte önce Amerika'yı, ardından Afrika, Avustralya ve Asya Pasifik'i yağmalayan sömürgeciler gözlerini en son İslam coğrafyasının kalbine, bugün adına Ortadoğu denilen topraklara dikmişlerdir.
Dünyada para trafiğine ve finans sistemine yön veren ırkçı emperyalizm en başta İngiltere hükümetini kendi hesabına kullanmaya başlamıştır. Irkçı emperyalizmin yani Siyonizm'in etkisinden kalan İngiltere Savaş Kabinesi, Filistin topraklarını Siyonistlere açma kararı almıştır.
2 Kasım 1917'de İngiltere Savaş Kabinesi'nde bakan olan Arthur James Balfour, ırkçı emperyalizmin önde gelen isimlerinden Rothschild'e bir mektup yazmıştır.
Balfour, Rothschild'de yazdığı mektupta, "Majestelerinin Hükümeti, Filistin'de Yahudiler için bir ulusal yurt kurulmasını uygun karşılamaktadır ve bu hedefin gerçekleştirilmesini kolaylaştırmak için elinden geleni yapacaktır." demiştir.
Bu deklarasyon ve akabinde İngiltere'nin Filistin topraklarındaki işgali, hiç şüphesiz Müslüman Filistin topraklarında Siyonist İsrail'in kurulmasına temel teşkil etmiştir.
İşgal altındaki Filistin toprakları, İngiliz Manda Yönetimi'nin teşvikiyle Yahudi yerleşimine açıldı. 1922 yılında Filistin'deki Yahudi nüfusu 83 binden 467 bine çıktı. Yahudilerin elindeki arazi de 60 bin hektardan 155 bin hektara ulaştı.
Filistin halkı, kendi topraklarına Siyonist Yahudilerin yerleştirilmesini kabul etmedi. 1920, 1921 ve 1929 yıllarında üç̧ büyük direniş gösterdi. İngiltere bu direnişleri kanlı bir şekilde bastırdı. İkinci Dünya Savaşı'nın bitiminde İngiltere 15 Mayıs 1948'de Filistin topraklarından çekilirken, bir gün önce 14 Mayıs 1948'de Siyonist Yahudiler, İngiltere'nin yardımıyla işgal ettikleri Filistin topraklarında İsrail adında bir devlet kurduklarını ilan etmişlerdir. Hangi inançtan ya da ırktan olursa olsun kalbinde zerrece merhamet olan herkes, aklıselim sahibi olan herkes Siyonist İsrail'in insanlığın baş belası olduğunun farkındadır. Aynı şekilde, Birleşik Krallık'ta yaşayan ve Siyonist sermayeyle çıkar ilişkisi olmayan hemen hemen herkes İsrail'in bir terör örgütü gibi davrandığının farkındadır. Bir hükümete, hem insan haklarından, özgürlüklerden ve demokrasinden bahsedip hem de işgalci İsrail'e arka çıkmak iki yüzlülük olarak yeter.
Bugün 2 Kasım 2017. Balfour Deklarasyonu'nun 100. Yıldönümü. Bu deklarasyon İngiltere'nin utanç vesikasıdır. İngiltere bu deklarasyondan ötürü öncelikle başta Filistin halkı olmak üzere bütün Ortadoğu halklarından ve bütün insanlıktan özür dilemelidir.Siyonist İsrail'in bölgeye adım adım yerleşmesine yardımcı olan, dolayısıyla İsrail'in döktüğü kana ortak olan ve Filistinlileri kendi topraklarında adeta sığınmacı pozisyonuna düşüren ve birçok Filistinlinin o toprakları terk etmesinde başrolü oynayan İngiltere, bu sorumluluğun manevi bedelini ödeyemeyecektir ancak mutlaka bunun maddi bedelini ödemelidir. Filistin halkına yıkımın bedelini tazminat olarak vermelidir. Diğer taraftan işgalci İsrail'i tanımanın bölgede çatışma ve kaosu durdurmadığı, kan ve gözyaşını dindirmediği aşikardır. İngiltere, 100 yıl önce yaptığı bu büyük yanlıştan dönmek istiyorsa Filistin halkının haklı mücadelesine destek vermeli, Filistin devletini tanımalı, İsrail'in işgal ettiği tüm topraklardan çekilmesini beyan etmelidir. İşgalci İsrail'in Filistin halkının topraklarındaki varlığı bir problemdir. Filistin halkının yaşadığı dram demokrasi, insan hakları ve özgürlüklerden bahseden İngiltere'nin sorumluluğudur. Filistin sorunu çözülmeden bu coğrafyaya barış gelmez. Filistin halkı özgürlüğüne kavuşmadan bu coğrafyaya barış gelmez. Filistin halkı topraklarına kavuşmadan bu coğrafyaya barış gelmez. Biz bugün İngiltere Büyükelçiliğinin (konsolosluğunun) önündeyiz. Çünkü Balfour Deklarasyonu'nun 100. Yılında İngiltere bu utanç vesikasının yükünü omuzlarından atmalıdır. Biz bugün İngiltere Büyükelçiliğinin (konsolosluğunun) önündeyiz. Çünkü tüm insanlığa baş belası olan Siyonist İsrail'e hamilik yapan İngiltere'dir.Biz bugün İngiltere Büyükelçiliğinin (konsolosluğunun) önündeyiz. Çünkü Filistin halkının topraklarının gasp edilmesinin hesabını önce İngiltere vermelidir. Biz bugün buradayız. Çünkü Filistin halkı yalnız değildir. Çünkü Kudüs yalnız değildir. İşgal ebediyen sürmeyecektir. Zulüm ebediyen sürmeyecektir. Zafer inananlarındır ve zafer yakıdır!
İşgal rejimi Gazze sınırında Müslüman halkın direnişine ait bir tüneli füzeyle bombalayıp ardından tünele gaz sıkarak 9 mücahidimizi şehit etmiştir. Bu haberler bizim azmimizi ve gayretimizi artırmaktadır. Filistin'e, direnişe ve şehitlere selam olsun. Terörist İsrail çok yakında nasıl bir yıkılışa uğrayacağını görecektir.
Birinci Dünya Savaşı kim ne derse desin bir emperyalist paylaşım savaşıdır. Bugün demokrasi, insan hakları ve özgürlük kelimelerini dillerinden düşürmeyen İngiltere ve Fransa başta olmak üzere birçok Avrupa ülkesi yağma ve talandan aldıkları payı artırmak için savaş teknolojileri ile birer işgalci olarak topraklarımıza gelmişlerdir.
1492 coğrafi keşiflerle birlikte önce Amerika'yı, ardından Afrika, Avustralya ve Asya Pasifik'i yağmalayan sömürgeciler gözlerini en son İslam coğrafyasının kalbine, bugün adına Ortadoğu denilen topraklara dikmişlerdir.
Dünyada para trafiğine ve finans sistemine yön veren ırkçı emperyalizm en başta İngiltere hükümetini kendi hesabına kullanmaya başlamıştır. Irkçı emperyalizmin yani Siyonizm'in etkisinden kalan İngiltere Savaş Kabinesi, Filistin topraklarını Siyonistlere açma kararı almıştır.
2 Kasım 1917'de İngiltere Savaş Kabinesi'nde bakan olan Arthur James Balfour, ırkçı emperyalizmin önde gelen isimlerinden Rothschild'e bir mektup yazmıştır.
Balfour, Rothschild'de yazdığı mektupta, "Majestelerinin Hükümeti, Filistin'de Yahudiler için bir ulusal yurt kurulmasını uygun karşılamaktadır ve bu hedefin gerçekleştirilmesini kolaylaştırmak için elinden geleni yapacaktır." demiştir.
Bu deklarasyon ve akabinde İngiltere'nin Filistin topraklarındaki işgali, hiç şüphesiz Müslüman Filistin topraklarında Siyonist İsrail'in kurulmasına temel teşkil etmiştir.
İşgal altındaki Filistin toprakları, İngiliz Manda Yönetimi'nin teşvikiyle Yahudi yerleşimine açıldı. 1922 yılında Filistin'deki Yahudi nüfusu 83 binden 467 bine çıktı. Yahudilerin elindeki arazi de 60 bin hektardan 155 bin hektara ulaştı.
Filistin halkı, kendi topraklarına Siyonist Yahudilerin yerleştirilmesini kabul etmedi. 1920, 1921 ve 1929 yıllarında üç̧ büyük direniş gösterdi. İngiltere bu direnişleri kanlı bir şekilde bastırdı. İkinci Dünya Savaşı'nın bitiminde İngiltere 15 Mayıs 1948'de Filistin topraklarından çekilirken, bir gün önce 14 Mayıs 1948'de Siyonist Yahudiler, İngiltere'nin yardımıyla işgal ettikleri Filistin topraklarında İsrail adında bir devlet kurduklarını ilan etmişlerdir. Hangi inançtan ya da ırktan olursa olsun kalbinde zerrece merhamet olan herkes, aklıselim sahibi olan herkes Siyonist İsrail'in insanlığın baş belası olduğunun farkındadır. Aynı şekilde, Birleşik Krallık'ta yaşayan ve Siyonist sermayeyle çıkar ilişkisi olmayan hemen hemen herkes İsrail'in bir terör örgütü gibi davrandığının farkındadır. Bir hükümete, hem insan haklarından, özgürlüklerden ve demokrasinden bahsedip hem de işgalci İsrail'e arka çıkmak iki yüzlülük olarak yeter.
Bugün 2 Kasım 2017. Balfour Deklarasyonu'nun 100. Yıldönümü. Bu deklarasyon İngiltere'nin utanç vesikasıdır. İngiltere bu deklarasyondan ötürü öncelikle başta Filistin halkı olmak üzere bütün Ortadoğu halklarından ve bütün insanlıktan özür dilemelidir.Siyonist İsrail'in bölgeye adım adım yerleşmesine yardımcı olan, dolayısıyla İsrail'in döktüğü kana ortak olan ve Filistinlileri kendi topraklarında adeta sığınmacı pozisyonuna düşüren ve birçok Filistinlinin o toprakları terk etmesinde başrolü oynayan İngiltere, bu sorumluluğun manevi bedelini ödeyemeyecektir ancak mutlaka bunun maddi bedelini ödemelidir. Filistin halkına yıkımın bedelini tazminat olarak vermelidir. Diğer taraftan işgalci İsrail'i tanımanın bölgede çatışma ve kaosu durdurmadığı, kan ve gözyaşını dindirmediği aşikardır. İngiltere, 100 yıl önce yaptığı bu büyük yanlıştan dönmek istiyorsa Filistin halkının haklı mücadelesine destek vermeli, Filistin devletini tanımalı, İsrail'in işgal ettiği tüm topraklardan çekilmesini beyan etmelidir. İşgalci İsrail'in Filistin halkının topraklarındaki varlığı bir problemdir. Filistin halkının yaşadığı dram demokrasi, insan hakları ve özgürlüklerden bahseden İngiltere'nin sorumluluğudur. Filistin sorunu çözülmeden bu coğrafyaya barış gelmez. Filistin halkı özgürlüğüne kavuşmadan bu coğrafyaya barış gelmez. Filistin halkı topraklarına kavuşmadan bu coğrafyaya barış gelmez. Biz bugün İngiltere Büyükelçiliğinin (konsolosluğunun) önündeyiz. Çünkü Balfour Deklarasyonu'nun 100. Yılında İngiltere bu utanç vesikasının yükünü omuzlarından atmalıdır. Biz bugün İngiltere Büyükelçiliğinin (konsolosluğunun) önündeyiz. Çünkü tüm insanlığa baş belası olan Siyonist İsrail'e hamilik yapan İngiltere'dir.Biz bugün İngiltere Büyükelçiliğinin (konsolosluğunun) önündeyiz. Çünkü Filistin halkının topraklarının gasp edilmesinin hesabını önce İngiltere vermelidir. Biz bugün buradayız. Çünkü Filistin halkı yalnız değildir. Çünkü Kudüs yalnız değildir. İşgal ebediyen sürmeyecektir. Zulüm ebediyen sürmeyecektir. Zafer inananlarındır ve zafer yakıdır!