KONYA OKULU’NDA “YİTİRİLEN İNSANLIK VE GAZZE” PANELİ DÜZENLENDİ
Konya Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen Konya Okulu Programları kapsamında oyuncu Ali Nuri Türkoğlu ve Mütercim - Yazar Ayçin Kantoğlu'nun katılımıyla "Yitirilen İnsanlık ve Gazze" paneli gerçekleştirildi.
Konya Büyükşehir Belediyesi'nin Konya Okulu Programları kapsamında çeşitli panel ve söyleşiler düzenlenmeye devam ediyor.
Konya Okulu Programları kapsamında Büyükşehir Belediyesi Taş Bina Kültür Sanat'ta yoğun katılımla düzenlenen "Yitirilen İnsanlık ve Gazze" paneline Mütercim - Yazar Ayçin Kantoğlu ile oyuncu Ali Nuri Türkoğlu katıldı.
"SÖZÜN KIYMETİNİN VE TESİRİNİN ÇOK AZ OLDUĞU BİR ÇAĞDAYIZ"
Mehmet Zeyd Yıldız'ın yönettiği panelde konuşan Kantoğlu, sözün kıymetinin ve tesisinin çok az olduğu bir çağda olduğumuza dikkati çekerek, "Ne diyorlar, bunun sanatta, edebiyatta falan karşılığını 'hakikatten kopuş çağı' olarak veriyorlar. Artık metinler, şiirler, romanlar, öyküler, bu çağı post-truth olarak isimlendiriyor ve kayıt altına alınıyor. Hakikatten insanın koptuğu bir çağ, insanın kendi kimliğinden koptuğu bir çağ, başka türlü olamaz zaten. Çünkü hakikat insanın kimliğinin bir parçasıdır aslında. Gelen bütün peygamberleri, gelen bütün dinlerin biz tek bir kaynaktan neşet ettiğini biliyoruz. Dolayısıyla bizim için hakikatle bağın kopması bu açıdan önemli. Biz buna İslam diyoruz. İslam insanın naturası yani doğal hali. O yüzden İrlanda'dakinin de ayağa kalkması insanı çok fazla şaşırtmamalı. Çünkü doğasına uygun davranıyor" diye konuştu.
"ŞU ANDA FİLİSTİN'DE GÖRDÜĞÜNÜZ HER TÜRLÜ SAHNE, 100 SENE EVVEL BU COĞRAFYADA AYNI AKTÖRLERLE SAHNELENDİ"
Gazze'de yaşananları 100 yıl önce Türkiye'de yaşananlara benzeten Kantoğlu şöyle devam etti: "Son derece zarif insanlar çok net gözüküyor, son derece metanetli insanlar, korkusuzlar ve metanetliler çok net gözüküyor, son derece imanlı insanlar, çok net gözüküyor. Son olarak son derece vatanperver insanlar, çok net gözüküyor. Bu gördüğümüz netlikteki kimliğe şu dünyada en yakın kimlik Türk kimliğidir. Şu anda Filistin'de gördüğünüz her türlü sahne, 100 sene evvel bu coğrafyada aynı aktörlerle sahnelendi. Biz 100 sene evvel kiminle göğüs göğüse çarpıştıysak bugün Gazzeliler onlarla göğüs göğüse çarpışıyor. 100 sene önce biz nasıl bir İstiklal harbi verdiysek şu anda Gazze kendi İstiklal Harbi'ni veriyor. Hakikat bu. Yani bu dünyada onları bu manada, bu baptan en iyi anlayacak ulus buradaki insanlardır."
"BU TOPRAKLAR DÜNYAYA YENİDEN İNSANLIĞINI HATIRLATACAK TOPRAKLAR"
Anadolu coğrafyasında yaşayan herkese ata tohumu benzetmesinde bulunan oyuncu Ali Nuri Türkoğlu da, "Memleket ne kadar GDO'lu tohuma, hibrit tohuma boğulsa da sandıklarımızda o tohumlar bu salonda olduğu gibi duruyor. Bu mezalim 78 yıldır devam ediyor ama 7-8 yıl evvel sorduklarında 'Türkiye'nin nefesine dünyanın ihtiyacı var' demiştim. İşte orada ata tohumlarını kastetmiştim. GDO'lu tohumlarla karşılaşınca bizim canımız sıkılıyor ama onları da uyandırmak, onları da sandığa çağırmak, o ata sandığına davet etmek hepimizin vazifesi. Bu yekvücut bir şey. Her ne kadar bu malum markaların kafelerinde hala kardeşlerimizi görürken içimiz yansa da yana yana yapmak zorunda olduğumuz bir vazife. Döverek olmuyor, söverek olmuyor. Ama bilelim ki onlar da o nenelerin torunları. Bir dönüşüm, bir başkalaşım geçirmişler. İçlerinde uyandırılmayı bekleyen ata tohumları onların da var. Bu topraklar hakikaten dünyaya yeniden insanlığını hatırlatacak topraklar. Bundan adımın Ali Nuri olduğundan emin olduğum kadar eminim" ifadelerini kullandı.
Konya Okulu Programları kapsamında Büyükşehir Belediyesi Taş Bina Kültür Sanat'ta yoğun katılımla düzenlenen "Yitirilen İnsanlık ve Gazze" paneline Mütercim - Yazar Ayçin Kantoğlu ile oyuncu Ali Nuri Türkoğlu katıldı.
"SÖZÜN KIYMETİNİN VE TESİRİNİN ÇOK AZ OLDUĞU BİR ÇAĞDAYIZ"
Mehmet Zeyd Yıldız'ın yönettiği panelde konuşan Kantoğlu, sözün kıymetinin ve tesisinin çok az olduğu bir çağda olduğumuza dikkati çekerek, "Ne diyorlar, bunun sanatta, edebiyatta falan karşılığını 'hakikatten kopuş çağı' olarak veriyorlar. Artık metinler, şiirler, romanlar, öyküler, bu çağı post-truth olarak isimlendiriyor ve kayıt altına alınıyor. Hakikatten insanın koptuğu bir çağ, insanın kendi kimliğinden koptuğu bir çağ, başka türlü olamaz zaten. Çünkü hakikat insanın kimliğinin bir parçasıdır aslında. Gelen bütün peygamberleri, gelen bütün dinlerin biz tek bir kaynaktan neşet ettiğini biliyoruz. Dolayısıyla bizim için hakikatle bağın kopması bu açıdan önemli. Biz buna İslam diyoruz. İslam insanın naturası yani doğal hali. O yüzden İrlanda'dakinin de ayağa kalkması insanı çok fazla şaşırtmamalı. Çünkü doğasına uygun davranıyor" diye konuştu.
"ŞU ANDA FİLİSTİN'DE GÖRDÜĞÜNÜZ HER TÜRLÜ SAHNE, 100 SENE EVVEL BU COĞRAFYADA AYNI AKTÖRLERLE SAHNELENDİ"
Gazze'de yaşananları 100 yıl önce Türkiye'de yaşananlara benzeten Kantoğlu şöyle devam etti: "Son derece zarif insanlar çok net gözüküyor, son derece metanetli insanlar, korkusuzlar ve metanetliler çok net gözüküyor, son derece imanlı insanlar, çok net gözüküyor. Son olarak son derece vatanperver insanlar, çok net gözüküyor. Bu gördüğümüz netlikteki kimliğe şu dünyada en yakın kimlik Türk kimliğidir. Şu anda Filistin'de gördüğünüz her türlü sahne, 100 sene evvel bu coğrafyada aynı aktörlerle sahnelendi. Biz 100 sene evvel kiminle göğüs göğüse çarpıştıysak bugün Gazzeliler onlarla göğüs göğüse çarpışıyor. 100 sene önce biz nasıl bir İstiklal harbi verdiysek şu anda Gazze kendi İstiklal Harbi'ni veriyor. Hakikat bu. Yani bu dünyada onları bu manada, bu baptan en iyi anlayacak ulus buradaki insanlardır."
"BU TOPRAKLAR DÜNYAYA YENİDEN İNSANLIĞINI HATIRLATACAK TOPRAKLAR"
Anadolu coğrafyasında yaşayan herkese ata tohumu benzetmesinde bulunan oyuncu Ali Nuri Türkoğlu da, "Memleket ne kadar GDO'lu tohuma, hibrit tohuma boğulsa da sandıklarımızda o tohumlar bu salonda olduğu gibi duruyor. Bu mezalim 78 yıldır devam ediyor ama 7-8 yıl evvel sorduklarında 'Türkiye'nin nefesine dünyanın ihtiyacı var' demiştim. İşte orada ata tohumlarını kastetmiştim. GDO'lu tohumlarla karşılaşınca bizim canımız sıkılıyor ama onları da uyandırmak, onları da sandığa çağırmak, o ata sandığına davet etmek hepimizin vazifesi. Bu yekvücut bir şey. Her ne kadar bu malum markaların kafelerinde hala kardeşlerimizi görürken içimiz yansa da yana yana yapmak zorunda olduğumuz bir vazife. Döverek olmuyor, söverek olmuyor. Ama bilelim ki onlar da o nenelerin torunları. Bir dönüşüm, bir başkalaşım geçirmişler. İçlerinde uyandırılmayı bekleyen ata tohumları onların da var. Bu topraklar hakikaten dünyaya yeniden insanlığını hatırlatacak topraklar. Bundan adımın Ali Nuri olduğundan emin olduğum kadar eminim" ifadelerini kullandı.
