Batı’da ve İsrail’de İslam’a ve Müslümanlara yönelik saldırılar artarak devam ediyor
Sözde insan hakları, özgürlükler ve demokrasinin beşiği olan Avrupa Birliği'nin üst mahkemesi Avrupa Adalet Divanı, işverenlerin, Müslüman kadınların işyerinde başörtüsü takmalarına engel olma haklarının olduğuna karar verdi. Adalet Divanı'nın Müslüman kadınların başörtüsü takmalarının engellenmesinin bir ayrımcılık olmadığını belirtmesi de Batı zihniyetinin özgürlükten ne anladığı bir kez daha gösterdi.
Dünyaya insan hakları dersi vermeye kalkan Batı'nın, insanların kılık kıyafetiyle uğraşması, insan hakları noktasında ne seviyede olduğunu aşikâr etmiştir. İşverene tanınan, kadınların başörtülü çalışmasını engellenme kararı, Avrupa Birliği'ni kuran zihniyetin Müslümanların yaşam tarzlarına yönelik tahammülsüzlüğünü yeniden gün yüzüne çıkarmıştır.
Avrupa Birliği'ni kuran zihniyetin, kendilerinden olmayanların inançlarına, kültürlerine ve yaşam tarlarına dair en ufak bir saygısı yoktur. Avrupa'nın çifte standartçı, yukarıdan bakan, kendini seçilmiş addeden düşünce yapısı, insanların özgürleşerek birlikte yaşama imkânına dönük bir tehdittir. Yaşananlar gösteriyor ki Avrupa, insan hakları ve özgürlüklerin beşiği değil ve fakat farklı kültürler ve inançlar için inkâr ve asimilasyon politikalarının merkez üssüdür.
Öte yandan İslam coğrafyasının bağrına saplanmış bir hançer olan İsrail hem Müslümanlara yönelik fiziksel kıyıma hem de psikolojik baskıya devam etmektedir. Herkes biliyor ki İsrail'in en önemli ihraç ürünü terördür. İsrail, başta Filistin toprakları olmak üzere İslam coğrafyasının her noktasına ve tüm dünyaya terör ihraç ederek varlığını ikame etmektedir.
Beyaz yakalı gömlekler, lacivert takım elbiseler, şık kravatlar ve bakımlı yüzler, İsrailli yöneticilerin ellerindeki kanı gizlemeye yetmemektedir. Milyonlarca Müslüman'ın ve masun insanın katili İsrail'dir. İşte bu İsrail'in sözde parlamentosu Knesset, bu günlerde Kudüs'te ezan okunmasına yasak getirmenin peşindedir. İsrail parlamentosu ezan sesine gürültü deme küstahlığında bulunmuştur.
Kudüs, Mekke ve Medine'den sonra tüm Müslümanlar için en önemli kutsal mekândır. Ezan Müslümanlar için bir coğrafyadaki varlığın ve bağımsızlığın göstergesidir. Ezanı yasaklamak İslam'ın ve Müslümanların bir coğrafyadaki tüm varlığını inkâr etmek ve yok saymaktır. Elbette bu küstahlığa başta Müslüman Kudüs halkı olmak üzere tüm Müslümanlar en sert cevabı verecektir.
Müslümanlar bir araya gelemediği müddetçe İsrail'in ve Avrupa Birliği'nin Müslümanlara yönelik zorbalıkları, aşağılayıcı tutumları, direkt ya da dolaylı olarak imhaya yönelik politikaları devam edecektir.
Her bir İslam ülkesinin ve her bir Müslüman'ın bu aşağılanmalara, zorbalıklara, tahammülsüzlüklere vereceği en iyi cevap İslam Birliği'ni istemeleri, bunun için adım atmaları ve yeni bir dünyayı kurabilmek için gayret etmeleridir. Biz, ne İsrail ile normalleşmeye onay veriyoruz ne de Avrupa Birliği kapılarında beklemeye. Çözüm, D-8'in canlandırılması, D-60 ve D-160'a giden sürecin hızlandırılmasıdır. Hakkın üstün tutulduğu, adalet ve barış ekseninde yeni bir dünya ancak bu şekilde kurulabilir.
Mehmet PARLAK
Anadolu Gençlik Derneği
Konya Şube Başkanı